Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

Bana gel !

  • 1 zu

    zu [t͜sʊ]
    1. präp (D) Richtung -e; Ort, Zeit -de; Zweck, Anlass -meye, -mek için;
    zu Beginn başlangıçta;
    komm zu mir! bana gel!;
    sich zu jemandem setzen b-nin yanına (karşısına) oturmak;
    von Mann zu Mann erkek erkeğe;
    zu Wasser und zu Lande denizde ve karada;
    etwas zum Essen yiyecek bir şey;
    zum Vergnügen zevk için;
    jemanden zum Präsidenten wählen b-ni başkan(lığa) seçmek;
    zu 3 Dollar das Kilo kilosu 3 dolara;
    werden zu olmak, … haline gelmek
    2. adv (haddinden) fazla;
    fam zu sein (geschlossen) kapalı;
    zu sehr çok fazla, fazlasıyla;
    einer zu viel bir kişi fazla;
    einer zu wenig bir kişi eksik;
    ein zu heißer Tag aşırı sıcak bir gün;
    (mach die) Tür zu! kapıyı kapa!;
    vier zu zwei dört iki;
    wir sind zu dritt üç kişiyiz
    3. konj kann -ebilir; muss -meli, -ecek;
    es ist zu erwarten beklenebilir; beklenmeli(dir);
    nicht zu gebrauchen kullanılacak ( oder işe yarayacak) gibi değil;

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > zu

  • 2 venir

    v i
    1 gelmek

    Il n'est pas venu. — O gelmedi.

    Je viendrai te voir. — Seni görmeye gelirim.

    2 venir de -den gelmek

    Le train vient de Paris. — Tren Paris'ten geliyor.

    3 venir de (suivi d'un inf.) az önce

    Je viens de lui téléphoner. — Az önce ona telefon ettim.

    4 venir au monde dünyaya gelmek

    Dictionnaire Français-Turc > venir

  • 3 как

    nasıl
    * * *
    1) нареч. nasıl; ne

    как пройти́ на у́лицу Го́рького? — Gorki caddesine nereden gidilir?

    как (чу́вствует себя́) больно́й? — hasta nasıl?

    как пожива́ешь / дела́? — ne âlemdesin?

    как (мне) не по́мнить! — hatırlamaz olur muyum hiç!

    как тут не вспо́мнить... — gel(in) de... hatırlama(yın)

    ну как тут не вспо́мнишь пре́жнего дире́ктора! — eski müdürü gel de arama!

    ты рад? - как не ра́доваться?! — sevindin mi? - Sevinilmez mi?

    как же по́сле э́того (мне) не зли́ться? — bundan sonra nasıl kızmam?

    он поступа́ет (так), как вели́т со́весть — vicdanı ne emrediyorsa onu yapıyor

    как бы мне побыстре́е зако́нчить э́ту рабо́ту — ne yapsam da şu işi bir an önce bitirsem

    не зна́ю, как ты, а я... — seni bilmem ama ben...

    2) нареч. ne (kadar)

    как стра́нно! — ne tuhaf!

    как тру́дно бы́ло ждать! — ne zordu beklemek!

    как мне хо́чется повида́ть его́! — onu görmeyi ne kadar isterim!

    как мно́го он зна́ет! — ne çok şey biliyormuş!

    а ведь как она́ его́ люби́ла! — oysa, ne severdi onu!

    знал бы ты, как он волнова́лся! — ne heyecan içindeydi, bilsen!

    ви́дели бы вы то́лько, как она́ испуга́лась! — ne kadar korktuğunu bir görseniz!

    как я бу́ду сча́стлив, е́сли он сде́ржит своё сло́во! — sözünü tutarsa ne mutlu bana!

    3) частица nasıl

    как! Ты ещё здесь / не уе́хал?! — nasıl? Sen hâlâ gitmedin mi?!

    она́ как закричи́т! — bağırıvermesin mi?; birden bağırmasın mı?

    4) союз gibi; kadar

    бе́лый как снег — kar gibi beyaz

    бесшу́мно, как тень — gölge sessizliğiyle

    он ну́жен нам как во́здух — ona hava kadar muhtacız

    он э́того бои́тся как сме́рти — bundan, ölümden korkar gibi korkuyor

    таки́е, как ты — senin gibiler

    он не тако́й терпели́вый, как ты — senin kadar sabırlı değildir, sendeki sabır onda yok

    то́чно так же, как и (его́) оте́ц — tıpkı babası gibi

    как бы извиня́ясь — af diler gibi

    ко́мната как ко́мната — alelade / bildiğimiz bir oda

    де́лай / поступа́й, как я — yaptığım gibi yap / davran, ben nasıl yaptımsa sen de öyle yap / davran

    в строи́тельных дела́х он разбира́лся, как хоро́ший инжене́р — yapı işlerinden iyi bir mühendis kadar anlardı

    5) союз (в качестве кого-чего-л.) olarak, diye

    мне его́ предста́вили как худо́жника — bana onu ressam diye tanıttılar

    как ста́ло изве́стно — öğrenildiğine göre; öğrenildiği gibi

    мост, постро́енный, как предполага́ют, в пя́том ве́ке,... — beşinci yüzyılda kurulduğu sanılan köprü

    7) союз ( когда)...dığı zaman / sırada,...dıkta; iken;...ır...maz,...dı mı ( как только);...dıktan sonra (после того, как); (her)...dıkça ( всякий раз как);...alı ( с тех пор как);...madan (önce) ( перед тем как); oysa ( между тем как)

    задо́лго до того́, как стемне́ло — karanlık basmadan çok önce

    с того́ дня, как он прие́хал — geldiği günden beri

    не прошло́ и неде́ли, как... — aradan bir hafta geçmemişti ki...

    как поду́маю об э́той ава́рии,... — ben o kazayı düşündükçe...

    вот уж бо́льше го́да, как... — bir yıldan fazla bir süredir...

    вот уж мно́го лет, как... — yıllar var ki...

    8) союз ( кроме) başka

    э́то не что ино́е, как... — bu...dan başka bir şey değildi

    ина́че, как изме́ной, э́то не назовёшь — buna ihanetten başka isim verilemez

    кому́ же им помо́чь, как не тебе́? — onlara sen yardım etmesen kim etsin?

    ну кому́ ж пла́кать, как не мне! — ben ağlamayayım da kim ağlasın?

    я ви́дел как он сел в авто́бус — otobüse bindiğini gördüm

    ••

    как бу́дто —...mış gibi;...mış ( кажется)

    как оди́н (челове́к) — tek adammışçasına

    как раз наоборо́т — tam tersine

    э́ти сапоги́ мне как раз — bu çizme ayağıma tam / tastamam geliyor

    не зна́ю, как вы, а я... — sizi bilmem ama ben...

    что, никаки́х весте́й нет? - Как не быть, есть! — haber yok muymuş? - Var ya, olmaz olur mu?

    как он ни сопротивля́лся — her ne kadar direndiyse de

    как бы он ни сопротивля́лся — ne kadar direnirse dirensin

    как мо́жно быстре́е — bir an önce, mümkün olduğu kadar çabuk

    э́тот, как его́... — şey, neydi adı...

    Русско-турецкий словарь > как

  • 4 her

    her [he:ɐ] adv
    1) ( räumlich)
    von weit \her uzaklardan;
    komm \her! gel buraya!;
    gib \her! ver bana [o buraya] !;
    Geld \her! ( fam) ver paraları!;
    \her damit! ( fam) onu ver bana!;
    niemand weiß, ob er wirklich dort \her ist gerçekten oradan gelip gelmediğini kimse bilmiyor
    2) ( zeitlich)
    von meiner Kindheit \her çocukluğumdan bu yana;
    ich kenne ihn von früher \her onu daha eskiden beri tanıyorum;
    das ist schon lange \her bu olalı aradan çok zaman geçti
    3) hinter jdm \her sein ( fam) birinin peşinde olmak;
    von... \her ( betreffend) bakımından;
    von der Idee \her ist das nicht schlecht fikir olarak hiç de fena değil

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > her

  • 5 kommen

    kommen <kommt, kam, gekommen> ['kɔmən]
    vi sein
    1) (her\kommen) gelmek ( von -den); (hin\kommen) gitmek ( nach -e); (an\kommen) varmak; ( zurückkehren) dönmek ( von -den);
    da kommt er ja! işte geliyor!;
    ich komme schon şimdi geliyorum, geliyorum canım;
    gut, dass du kommst gelmen iyi;
    ein Taxi \kommen lassen bir taksi çağırtmak;
    er kam von einer Reise seyahatten döndü;
    angelaufen \kommen çıkagelmek;
    zu spät \kommen çok geç gelmek;
    du sollst zum Direktor \kommen müdüre gelmelisin;
    wie komme ich nach...?...e nasıl giderim?;
    zu der Überzeugung \kommen kanaatine varmak;
    wir müssen langsam zu einem Ende \kommen yavaş yavaş işimizin sonuna gelmeliyiz;
    nicht von der Stelle \kommen yerinde saymak;
    ich halte die Zeit für ge\kommen bence zamanı geldi;
    jetzt komme ich şimdi ben geliyorum, şimdi sıra bende;
    jetzt komme ich an die Reihe şimdi sıra bana geliyor;
    das kommt später bu sonra gelecek;
    der kommt mir nicht ins Haus! bu benim kapımdan içeri giremez!;
    in die Schule \kommen okula başlamak;
    ins Krankenhaus \kommen hastaneye yatmak;
    der Fall kommt vor Gericht mahkemeye düşmek;
    sein Vorschlag kam mir sehr gelegen teklifi [o önerisi] çok işime geldi;
    du kommst mir gerade recht! ( fam) bir sen eksindin!;
    das kommt mir wie gerufen bu çok işime gelir;
    komme, was da wolle ne gelirse gelsin;
    jdm \kommen die Tränen birinin gözleri yaşarmak;
    zum Stehen \kommen durabilmek;
    man kommt hier zu nichts burada hiçbir şey yapılamıyor;
    es kam zu einem Streit kavga çıktı;
    zur Sache \kommen sadede gelmek
    wieder zu sich \kommen tekrar kendine gelmek;
    zu Wort \kommen söz almak;
    zu Schaden \kommen zarar görmek;
    wie käme ich dazu, das zu machen? neden bunu yapacacak mışım?;
    wie komme ich zu der Ehre? ( iron) bu ne şeref?;
    ums Leben \kommen can vermek;
    das kommt zusammen auf 20 Euro ( fam) hepsi 20 euro eder;
    ich komme auf 1.200 Euro im Monat ( fam) ayda 1.200 euroyu buluyorum;
    hast du richtig gezählt? ich komme nur auf 15 doğru saydın mı? ben 15 çıkarıyorum;
    kommt man hier leicht an frisches Gemüse? burada taze sebze bulmak kolay mı?;
    ich kam nicht auf seinen Namen adı aklıma gelmedi;
    wie kommst du darauf? o nereden aklına geldi?, bunu nereden çıkardın?;
    sie lässt nichts auf ihn \kommen ona toz kondurmuyor;
    auf die Welt \kommen dünyaya gelmek;
    auf etw/jdn zu sprechen \kommen bir şeyden/kimseden söz etmeye başlamak;
    hinter etw \kommen bir şeyin içyüzünü öğrenmek;
    durch den Zoll/eine Prüfung \kommen gümrükten/bir sınavdan geçmek;
    Jeans sind wieder im K\kommen blûcin yine moda oluyor;
    aus der Mode \kommen modası geçmek;
    aus dem Konzept \kommen aklı karışmak;
    komm, wir gehen! ( fam) gel, gidelim!;
    nun komm schon! ( fam) ha(y) di gel artık!;
    kommt Zeit, kommt Rat ( prov) zamanı gelince çaresi bulunur
    2) (herbei\kommen) gelmek (zu -e)
    3) ( geschehen) gelmek, olmak;
    ich habe es \kommen sehen bunun geleceğini görmüştüm;
    das musste ja so \kommen bunun böyle olacağı belliydi zaten;
    es kam, wie es \kommen musste olan oldu;
    die Hochzeit kam für alle überraschend düğün herkese sürpriz oldu;
    das Schlimmste/Beste kommt erst noch bunun daha da kötüsü/iyisi var;
    wie kommt es, dass du...? nasıl oluyor da sen...?;
    es kommt immer anders, als man denkt ( prov) evdeki pazar çarşıya uymaz
    4) ( stammen) gelmek ( aus -den);
    ich komme aus Dortmund ben Dortmund'dan geliyorum
    5) ( durchqueren) gelmek (über/durch üzerinden/içinden);
    über Münster \kommen Münster üzerinden gelmek
    6) ( entfallen) düşmek ( auf başına);
    auf zwei Deutsche kommt ein Auto iki Alman başına bir otomobil düşer
    7) ( berühren) dokunmak; ( streifen) değmek
    8) ( herrühren) gelmek ( von -den);
    der Vorschlag kam von mir öneri benden geldi;
    das kommt davon! gördün mü işte!;
    das kommt vom Rauchen bu, sigara içmekten gelir
    das Buch kommt in den Schrank kitabın yeri dolapta
    10) ( Idee) aklına gelmek
    in Gang \kommen başlamak
    12) ( fam) ( Orgasmus haben) gelmek

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > kommen

  • 6 весь

    tüm,
    bütün,
    hep,
    tamam; baştan başa,
    boydan boya,
    tümüyle; her şey;herkes
    * * *
    мест.
    1) (вся, все, всё) tüm, bütün, hep, top, tamam

    по всему́ го́роду — kentin her yanında / dört bir yanında

    мы обошли́ весь го́род — şehri baştan aşağı dolaştık

    прочеса́ть весь лес — ormanı karış karış / boydan boya taramak

    фотогра́фия / портре́т во весь рост — boy resmi

    всей семьей — ailece, evcek

    у нас вся семья́ така́я, у нас в семье́ все таки́е — biz ailece öyleyizdir

    истра́тить все (свои́) де́ньги — parasının tümünü / hepsini harcamak

    не кричи́, все прохо́жие на тебя́ смо́трят — bağırma, gelip geçen herkesi kendine baktırıyorsun

    треть всех по́данных голосо́в — toplam oy'un üçte biri

    за всё ле́то мы так и не встре́тились — koca bir yaz bir kez olsun görüşemedik

    он всю (свою) жизнь рабо́тал — ömrü / hayatı boyunca çalıştı

    вся его́ жизнь прошла́ в борьбе́ — hayatı hep savaşımla geçti

    э́тот проце́сс продолжа́ется всю жизнь — bu süreç tüm yaşam boyu sürer

    со всей эне́ргией — olanca enerjisiyle

    все де́сять книг — on kitabın onu da

    со всех сторо́н — dört bir yandan

    2) ( целиком) baştan başa, boydan boya; tümüyle

    он весь в пыли́ — üstü başı toz içinde

    он весь дрожи́т — her tarafı titriyor

    он весь ушёл в рабо́ту — kendini tamamen işe verdi

    3) ( всё) → сущ., с herşey

    всё и́ли ничего́! — ya hep ya hiç!

    ты для меня́ всё — sen benim herşeyimsin

    всё э́то ложь! — hep yalan!

    всё, что у него́ есть (о состоянии, имуществе) — elinde avucunda nesi varsa, nesi var nesi yok, varı yoğu

    всё, что он мо́жет сде́лать, э́то... — yapabileceği,...maktan öteye geçemez

    у меня́ всё; э́то всё, что я хоте́л сказа́ть — diyeceğim bu kadar

    4) ( все) → сущ., мн. herkes; (el)âlem

    все как оди́н — tek adammışçasına

    э́то все зна́ют — bunu herkes biliyor

    все на тебя́ смо́трят — elâlem sana bakıyor

    (вы) все в сбо́ре? - Все. — hep tamam mısınız? Tamamız.

    а нельзя́ нам всем вме́сте пое́хать? — hep gitsek olmaz mı?

    сло́вно все слепы́е — sanki âlemin gözü yok

    5) (при сравн. ст.)

    лу́чше всего́ приходи́ за́втра — en iyisi yarın gel

    бо́льше всего́ он любит ле́то — en çok yazı sever

    ху́же всего́ то, что... — işin en fena tarafı şudur ki...

    ••

    он весь в отца́ — babasının burnundan düşmüş

    всё равно́ (так или иначе)nasıl olsa

    всё равно́ узна́ю — nasıl olsa öğrenirim

    его́ всё равно́ вы́гнали бы — nasıl olsa kovulacaktı

    всё равно́ (тем не менее)gene (de)

    всё равно́ не найдёт — gene de bulamaz

    всё равно́! — hepsi bir!

    мне всё равно́ — bana göre hava hoş

    рабо́тать так - всё равно́, что ничего́ не де́лать — böyle çalışmak hiç bir şey yapmamakla birdir

    Русско-турецкий словарь > весь

  • 7 können

    können <kann, konnte, können> ['kœnən]
    1) ( vermögen, dürfen) -ebilmek; ( in der Lage sein) yapabilmek;
    kann ich Sie etwas fragen? size bir şey sorabilir miyim?;
    \können Sie mir sagen, wie spät es ist? bana saatin kaç olduğunu söyleyebilir misiniz?;
    wer kann das gewesen sein? bunu kim yapmış olabilir?;
    sie \können auf ihn zählen ona güvenebilirsiniz;
    er hätte es tun \können onu yapabilirdi;
    du kannst mich mal! ( vulg) götümü yala!
    2) ( möglich sein) olabilmek;
    du könntest Recht haben haklı olabilirsin;
    das kann noch dauern bu, daha sürebilir;
    kann sein olabilir;
    das kann passieren böyle şeyler olur;
    es kann sein, dass er ( nicht) kommt gel(mey) ebilir
    2. <kann, konnte, gekonnt> ['kœnən]
    I vt ( beherrschen) bilmek, becermek, elinden gelmek;
    was \können Sie? elinizden ne iş gelir?;
    sie kann gut Türkisch o, iyi Türkçe bilir;
    er hat es ( nicht) gekonnt becer(eme) di
    II vi
    ich kann nicht mehr vor Lachen ( fam) gülmekten hâlim [o takatım] kalmadı;
    ich kann nicht mehr ( fam) hâlim [o takatım] kalmadı;
    morgen kann ich nicht yarın yapamam;
    nicht anders \können als......den başka türlü yapamamak;
    uns dat kann keiner! ( fam) bize kimse bir şey yapamaz!;
    wie konntest du nur! bunu nasıl yapabildin!;
    er schrie, was er konnte avazı çıktığı kadar bağırdı;
    so schnell sie konnte alabildiğine, olanca hızı ile

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > können

  • 8 s'approcher

    v pr
    yakına gelmek

    Approche-toi de moi. — Bana yakın gel.

    Dictionnaire Français-Turc > s'approcher

См. также в других словарях:

  • Misirlou — (Greek: Μισιρλού, Egyptian Girl ; from Turkish: Mısırlı, Egyptian ;[1] from Arabic: مصر‎, Miṣr, Egypt ), is a popular Greek song with popularity in five styles of music: Greek rebetiko, Middle Eastern belly dancing, Jewish klezmer, American surf… …   Wikipedia

  • Inspiration (Aziza Mustafa Zadeh album) — Infobox Album | Name = Inspiration Colors Reflections Type = Album Artist = Aziza Mustafa Zadeh Released = 2000 Recorded = Genre = Jazz/Mugam fusion Length = 1:18:17 Label = Columbia Producer(s) = Last album = Jazziza (1997) This album =… …   Wikipedia

  • Dance of Fire — For the 1949 film, see Dance of Fire (film). Dance of Fire Studio album by Aziza Mustafa Zadeh R …   Wikipedia

  • elverir ki — yeter ki Elverir ki bir gün bana, derinden, / Ta derinden bir gün bana Gel desin . A. K. Tecer …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ihya olmak — 1) daha iyi bir duruma gelmek Eskisinden daha çok gelsinler, söylesinler, önlerine dökül, ağızlarını ara, bana gel, ne söylediklerini haber ver, ihya olursun be Tevfik! H. E. Adıvar 2) mutluluğa kavuşmak 3) bayındır duruma getirilmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Ajda Pekkan — (* 12. Februar 1946 in İstanbul) ist eine türkische Popmusikerin und Schauspielerin. Inhaltsverzeichnis 1 Leben 2 Diskografie 2.1 Alben 2.2 …   Deutsch Wikipedia

  • Kenan Dogulu — Kenan Doğulu Kenan Doğulu en pleine action au Concours Eurovision de la chanson 2007 Kenan Doğulu est un chanteur de pop turc né à Istanbul le 31 mai 1972. Il est le représentant de la Turquie au Concours Eur …   Wikipédia en Français

  • Kenan Doğulu — en pleine action au Concours Eurovision de la chanson 2007 Kenan Doğulu est un chanteur de pop turc né à Istanbul le 31 mai 1974. Il est le représentant de la Turquie au Concours Eurovision de la chanson 2007 où il arrive …   Wikipédia en Français

  • Sezen Aksu — (2009) Sezen Aksu (* 13. Juli 1954 in Sarayköy, Denizli als Fatma Sezen Yıldırım) ist eine bedeutende türkische Pop Sängerin und Komponistin. Ihr Beiname ist Minik Serçe (dt. Kleiner Spatz). I …   Deutsch Wikipedia

  • Erener — Sertab Erener Sertab Erener ouvre le Concours Eurovision de la chanson 2004, en mai 2004, à Istanbul Sertab Erener (née le 4 décembre 1964 à Istanbul d une mère architecte et d un père avocat) est une chanteuse de musique pop tur …   Wikipédia en Français

  • Sertab — Erener Sertab Erener ouvre le Concours Eurovision de la chanson 2004, en mai 2004, à Istanbul Sertab Erener (née le 4 décembre 1964 à Istanbul d une mère architecte et d un père avocat) est une chanteuse de musique pop tur …   Wikipédia en Français

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»